- Tak tak tak, Ayşaba nöörün gıı, Selam alikum
- Alikum selam Zilbiye buyur gir
- Anam taa mı yatırsınız nedii hemen açmassınız gapıyı
- Işte gakdık (kalktık) toplandık anca, bişşiler yiyecez çay
hazır gel sende iç
Zilbiye ayşabanın taaaa emmisinin gızıydı, bin yılda bir şaşıp
düşüp gelir, bismillah daha girer girmez hoşbulduk yerine pat küt
aklına ilk geleni salıverir, evde er erkek yoksa gider dipsedire
boylu boyunca yatardı. Amma evde bir iki el gün varsa, usturuplu
(düzgün) konuşur, gözüynen kaşıynan laf sokmaya devam ederdi.
- Nörün Zilbiye ne var ne yok
- İyiz Ayşaba sen nörün, gızıda verdin, hem hayırlı olsun
diyim hem de yapılacak varsa ucundan dutayım (tutayım) dii geldim.
- Sağol Zilbiye Allaha şükür hallettik, al buyur çayını iç
- Anam çayı irken mi açdınız hamsı hamsı olmuş
- Güssüm gızım kapat çayı azdaa (az daha) demlensin
- Olmaz gari ya hadi neyse
Konuşulan koşulacak olanda bu kadardı. Sinek bile uçarken iki
dakka uğrasa, odanın şu köşesine gittim, çiçekliğe kondum,
guşurguya uçtum diye Zilbiyeden daha çok laf anlatırdı.
Zilbiye köşede yata dursun, Ayşabayla güssüm işe koyuldular
(işe başladılar). Şafak yıldızıyla birlikte kalkıp ayşenede
bir zini baklava açıp pişirmiş ve oğlan evine baha akşamı
gidecek olan bohçayı hazırlmışlardı. Dışı kızmızı içi
beyaz çift katlı bohçanın içine nişanlıya çorap, havlu, don,
göynek (gömlek), mendil tespih koydular sardılar sarmaladılar,
üzerine grap (ince tül) atıp yüklüğün üstüne koydular.
Her iş sahahtan bitmişti, akşama yıl vardı, Zilbiyenin gıdım
gıdım (az az) sohbetide saatleri devirirdi ya neyse Güssüm
işlemesini aldı Ayşabada çorabını örmeye koyuldu. Zilbiye “Ha
şuraya gadar gelmişken, Miirem (Meryem) abaya uğrayım, iki
alacaam bir vereceem vardı, gelirim akşam üstü” diyip kalkıp
gitti.
Baha akşamı olmuş dünürcüler gelmeye başlamıştı. Küçücük
odaya kaç kişi sığar, Fadime, kocası Salim, Fadimenin eltisi,
gaynı,ıvırı zıvırı, bu taraftan Ayşabanın Ağası, karısı
Zala filan derken kapının ucunda Ayşabaya kalmıştı. Ortada iki
karış yer, zıplar mısın hoplar mısın artık bilinmez. Biraz
ayağını uzatacak ya da bir taraftan öbür taraf dönecek olsan
yanındakini ezmeden elini kolunu oynatman mümkün değildi.
Erkekler sıra sıra “daş gibi” oturuyordu. Odanın iki duvarına
karşılıklı olarak oturan kadınlar da bir oyana bir bu yana döne
ağa “Amanıın aman aman, ayağım uyuşmuş hele” diyip
ayaklarını ova ova kaçan kızlardan, gizli yarenlerden, ottan,
çöpten konuşuyorlardı. Ayşaba bir yandan “Hıı, öyle, essah”
diyip dedikoduya katılıyor, biryandan da “ha ağam alaydı şu
kızı ne vardı” diyip kendine kendine esefleniyordu ama goca
Allahın takdiri işte boyun eğmek lazımdı. Gerçi şu Körasımlıda
fukara ama iyi sayılırdı. Kızına sahip çıkarlar, ona bir yuva
kurarlardı. Ee birde yılların omuzuna yüklediği Güssüm yükü
gari üstünden giderdi. Hem dul olup hem evde bekar kızın olması
hiç olacak iş değildi. Kapısına yatlı yaramaz gelen olur
hangibirini dehleyip kovalayacak. Elalemin çeyrek gözü dört
kulağı bunların üzerinde, ha bişi oldu ha olacak diye bekleşip
dururlardı. Kızı ele dile düşürmeden onca yıl yok gibi, ölü
gibi boşuna mı yaşamıştı. Ee şükür başını bağlıyordu ya
Ayşabadan bahtiyarı yoktu.
Damat ne dünürcülükte vardı ne de bahaya gelmişti. İn mi cin
mi neye benzediğini anasından babasından, birde Allahtan başka
kimse bilmiyordu. Ağa sormuş soruşturmuş kelle gulak düzgünmüş.
Azıcık kekemelik biraz kulağının ağır işitmesi varmış ama o
kadar olurmuş. Kim kaybetmişte erkek güzelini Güssüm bulsunmuş.
Zaten erkeğin yakışıklısı değil ahlaklı, evine sahip çıkanı
önemliymiş. Öyleymiş böylemiş ağa o kadar beğenmişse
kendisine alsaymış derken söz kesildi. Artık Güssüm akı
dışından karası içine sarılıp gelin edilecekti.
Salimle Fadime, elinden baha parasıyla birlikte Baha yatırmaya
gelmişledi. Salim eve girince pencerenin önündeki minderin altına
grap içine sarılmış parayı sessizce koydu. Bu, bahadan hariç,
kız evi kendi ihtiyaçlarını görsün diye verilirdi. Ağa Salimin
para koyduğunu gördü, önce alayım mı diye düşündü sonra,
bahadan alırım dedi ve yeltenmedi.
Biraz hoşbeş edip kahveleri içtikten sonra başladılar para
konuşmaya. Salim açtı lafı
-Bekir Ağa biz 50 lira verelim diye düşünüyoz. Zati şimdi
kızların piyaseside (piyasa, gideri) bu, siz ne dirsinin?
-Doru dedinde bizim kızımızın yaşı güccük (küçük) amma hem
becerikli, hemde ehildir, Gittiği yere garılır gatışır (gittiği
yeri benimser) garınızla (kar) yağar buzunuzla donar. Sen en iyisi
azıcık daha çık şunu 60 lira yap bari
Bekir ağanın ağzından çıkanları duyanda şaşakalır. Nerde
kalmıştı güssümün iş bilmezliği safdirikliği, iş baha
kesmeye gelince Güssüm altın olmuştu.
-Ağa eyide biz daha evin üstünü kapatcaz, ağaç filan alacaz,
azıcık bize golaylık sağla hem düğün altından zor kalkarız
- Sende ne bazarlık yaptın Salimağa eyi bari 50'nin üstüne 5
lira daha atda olsun bitsin gari.
-Eyi baalım (bakalım) ağa 55 liraya kesişelim
-Çingene işi oldu ama hadi baam (bakalım) tamam hayırlı olsun
Baha konuşulduktan sonra sıra gelmişti düğünün irili ufaklı
ayrıntılarını konuşmaya. Toru topu Güssüme verilen bir çift
taban halısı, yüz okka yaz yünü yüz okka güz yünüydü.
Alınacak satılacak konuşuldu, kahveler içildi, işin tamama
ermesi için dua edildi ve biraz daha ordan burdan sohbet edip sıkış
tıkış oturdukları odandan tek sıra halinde çıkıp gittiler.