Sekaltında Yasin okuyan İrebiş, hemen kalktı ve ebesinin evine koşar adım gitti.
-Ebeee, Yingeee, tak tak tak! Acele bize gelin, anam çağırdı.
-Vakti geldi dimek! Boşuna düşümde deve kervanı görmediydim zaar! dedi ebe
Üç gündür artarak devam eden kalabalık, üzerlerine ölü toğrağı atılmış, ağır aksak hareket eden mezar taşları gibiydi. Ali emminin sekarat haline girmesi, fısır fısır konuşmaları artırmış, hastanın nefesini dinleyenler iyice çoğalmıştı.
-Bu dünyayla alakayı kesmiş!
-Abov abov yatıyor iradesiz.
-Yönünü öte dünyaya dönmüş.
Uzun süredir hasta olan Alemmi (Ali emmi) ikindinden sonra sekarat haline girmişti. Nasıl mı anladık girdiğini? Artık etrafında eşi dostu yoktu da, görünmeyen bir kalabalık vardı. Onlara söylenip ağladı, nasihat etti, sonra yavaş yavaş gözlerini evin tavanına dikti. Sanki gerçekten bir iğne iplikle gözlerini birileri tavana dikip oraya sabitlemişti. Sınırın bu tarafında kalan bedenine ne olursa olsundu artık. Kesseler ruhu duymaz derler ya, ruhu durmuyordu. Sadece bedene bağlandığı ipleri birer birer koparıp uçma telaşına girmişti sanki. İpleride önce ayaklardan koparmaya başladı ve Alemminin ayakları buz gibi oldu. Bedenden kopan ip sayısı arttıkça yavaş yavaş bu soğuk üste doğru yayıldı. En nihayetinde son nefes boğazda bir hırıltıya dönüştü ve "üf " der gibi birazda güler gibi nefes verdi ve geçindi.
Emmi ruhunu teslim edince, kalabalığın üzerindeki ölü toprağıda silkelendi ve bir koşuşturmaca başladı gitsin. Artık oraya buraya çarpa çarpa yürüyen ve konuşan mezar taşlarına dönüşmüştü hepsi. İlk mezar taşı zora kötek, homurdana homurdana çıkardı cümleleri kovuğundan.
-Emir allahın Gellaba!
Hepsi bunu beklermiş gibi ağızlarından dökülüverdi kelimeler.
-Rahmetli, güler gibi gitti sanki,
-Emir Allahın!
-Mubarek günlerde geçindi!
-Emir Allahın!
-Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun!
Bu kısa Emir Allahınlar artık uzadı ve iş, yakınlarda Emminin ölümüne işaret eden rüyaları anlatmaya geldi. İlk olarak, komşu kadın başladını dün gece gördüğü rüyasını anlatmaya.
-Gellaba dün gece düşümde rahmetli beyimi gördüm, kapının eşiğinde oturuyordu. Ne yapıyorsun dedim, eve misafir gelecekte, anam evi cılalıyor, onu bekliyorum dediydi.
Bu sefer emmoğlu başladı anlatmaya
-Dün rüyamda rahmetli anam, göç yükletmeye geldik dediydi. Aliyi göçürmeye gelmiş dimek!
Aliemminin ölümü, diğer taraftakileride bir telaşa sevketmiş olcak ki onlarda kendi alemlerinde başlamışlardı yeni gelecek misafir için hazırlığa. Telaşları birer ikişer bu taraftakilere malum olmuş, rüyalar, yorumlar, dualar kar topu gibi büyüdükçe büyümüş ve her yeni gelenle birlikte rüyasına rüya, duasına dua katmıştı.
Evin için dolduran mezar taşları, eski ölümlerden de zihinlerinde kalan garip hatırları Alemminin ölümüne katarak harmanlıyor, yeni cenazeler için kafalarda hazırlık yapıyordu. Ağızlar bire taş kovuğuna dönüştüğü için içinden çıkan kelimelerde havada asılı kalıyordu sanki. Biri uzansa harfleri tek tek ipe mandallayabilir, bunlardan anlamlı anlamsız bir sürü cümle oluşturabilirdi. Eee bir taştan çıkan cümlede havada yüzecek değil ya, olsa olsa ele gelen, çamaşır gibi mandallanan birşey olurdu.
Emmi öbür dünyaya uçmuştu uçmasına da, vakit ikindini geçtiği için defin ertesi güne kalmıştı. Nedendir bilinmez ama adettendir, gece ölü defnedilmez. Mazallah mezar açayım derken yerin dibine giden uğursuz bir kapı aralanır da, defin için gelenleride yutuverir diye heralde.
Evin içindeki hareketli mezar taşları mırıl mırıl konuşmaya, dua etmeye başlamıştı bile.
-Bismillahirrahmanirrahiiim. Elhamdulillahii rabbil alemiiiin.
-Rahmetli ne güzel gitti, gidecee yeri gördü sanki
-Errahmanirrahiiiim
- Sağlığında bir Allahın kulunu incitmemiştir
- Maliki yevmiddiiiiiiin
- Ailesine iyi bir baba, iyi bir ata oldu,
- İyyakenağbuduu ve iyyakenesdaiiin
- Boyu devrilesice, devrildi gitti zaati!
-İhtinassratalmustakiiiiiiim
-Başı yerde evinden işine, işinden evine giderdi
-Sratallezine enamte aleyhim
-İşin aslına erdi gari
-Gayrilmagzubi alyhim velazzaaaaliiiiiin
Dualar okundukça rahmetlinin arkasından konuşulanlar da duanın arasına sarılır ve bir "üf" le cenazenin üzerine serilirdi. Sonra yeniden duaya başlanır, konuşmalar yine, okunan ayetlerin arasına karışır. Sadakallahulazime kadar karışa aşureye dönen dua, yine bir "üf"le rahmetliye ikram edilirdi.
Ertesi gün, hoca efendi emminin vefatını çevreye ilan etmek için çıktı minareye
-Esaaalaa tuesaala mun aleyk
-Aleyke yaa seyyidena....
-Cenaze merhum, hacı mahallesinden ahmet oğlu ali, cenaze öğle namazına müteakip merkez camiinden kaldırılaracaktır. Allah rahmet eylesin
Ölmekle bu dünyadan kurtuldun diye kim demiş daha sela verilecek, kefenlenecek, gömülecek, cüzler okunacak, taziyeler kabul edilecek, kırklar çıkacak... cek.. cak.. Sonu gelmeyen hazırlıklar, ölümün bile sonlandıramadığı bir telaş bu tarafta sürer gider.
Avluya taşan kalabalık, ocak yakıp kazanla su kaynattı. Son kez bir yıkayıp paklamak, birde guslünü aldırmak için emmiyi avludaki gerinin içine getirdiler. Hoca efendi emmiyi kefenledi tütsüledi hazırladı sal yolculuğuna.
Emmi Sal tahtasına kondu ve kelimei tevhidli yeşil bir örtüyle örtüldü. Sal taşıyıcılar evin uşağına seslendi
-Hakkınızı helal edin, uğurlar olsun
Emmi, mezar taşları üzerinde elden ele yüzerek camiye, musalla taşına ulaştırıldı.
İmam efendi başladı anlatmaya
-Cemaatı müsliimin bu dünya geçicidir... Aliemmiyi öbür tarafa uğurlamak, ona olan son borcumuz, cenaze namazını ifa etmek için toplandık...Aliemmi iyi insandı, sağlığında camiye hep devam ederdi... Şöyleydi... Böyleydi...Haydi cenaze namazına Allaaahuekber!
Namazın en ilginç tarafı dört tekbir getirilerek kılınması. Doğdum Allahuekber, reşitim Allahuekber, kamilim Allahuekber, rahmetliyim Allahuekber.
İmamefendi cemaatten üçkez hellallık istedi.
-"Aliemmiye olan haklarınızı helal ettiniz mi,
-Helal olsun" .
Cenaze musalladan alındı yine elden ele yüzerek bu sefer son durağa, kabre getirildi.
Kazıla kazıla derinleştirilen kabir, sanki ölü uyanıp kaçacakmış gibi, bir de alt yana doğru kazılıp sapması yapılır. Maksat ölüyü buraya yerleştirip sabitlemek. Ölü yerleştirildikten sonra, kalkması hiç mukabil olmasın diye üzeri bir de kerpiçle örtülür ve açık yerlerine ot basılır. Bunun bir sebebide cenazeyi üzerine atılacak topraktan korumaktır. Nasıl bir ikilem bu, hem toprağa gömüp hem toğrağın değmesini istememek, hem öldüğünü bilmek hemde öldüğüne inanmamak gibi birşey. Yani anlayacağın Aliemmi, burdan çıkış yok! Bir delik bile bırakmadan örttüler kabrini!
Ölü kabre yerleştirildikten sonra, başlar büyükler toprak atmaya
-Hadi bismillah, ya Allah
Bir iki toprak atan kenara çekilir ve genç olanlar toprağı mezara doldurur. Minik bir tepeciğe dönen mezarda Alemminin yattığı belli olsun diye baş ve ayakucuna birer kerpiç konur ve toprak ıprıkla sulanır.
Gömülmenin sonuna doğru imam Yasinden ayetler, Tekasur, İhlas, Felak, Nas surelerini, Bakara suresinin ilk beş ayetini ve Fatihayı okur. Devamında İmam efendi ile cenaze yakınları, mezar başında daire oluştururlar ve imam dalkın (telkin) verir. Annesinin adıyla Alieemiye seslenir
-Ayşe oğlu Ali, söylediklerimi tekrar et!
-Tamam imamefendi
-Verdiğin sözü hatırla
-Neydi o söz imamefendi
Hoca Kelimei şehadet getirerek kabirde, en sık sorulan sorulara geçer
-Rabbin kim, Allah
-Kitabın ne, Kuran
-Peygamberin kim? Hz. Muhammed a.s
Bunları bir güzelce hatırlatır Aliemmiye. El fatiha denip mezarın başından ayrılınır. Mezarlığın dışına gelince tekrar bir daha Fatiha okunur, ve taziyeye gelemeyecekler orada"Emir Allahın" ya da"El hükmü lillah" deyip ayrılırlar.
Defin işlemi tamamlanıp dualarda yapılınca taziye için, elde boş bir sal ile, cenaze evinin yolu tutulur.
Taziye evine gelenler biliyorsa kurandan bazı ayetler okur ve "Emir Allahın" deyip kalkarlar. Bilmiyorsada kimi "Allah iman kuran nasip etsin" der kimiside "Ölüm geldi cihana, baş ağrısı mahana (bahane)" deyip çeker gider.
Eğelim Bükelim Ayfer
Düş: Rüya
Deve kervanı: Yerelinanışta rüyada görülen deve kervanı azraile işarettir.
Dalkın: Telkinin yöresel söylenişi. Ölüye temel dini bilgilerin hatırlatılması şeklinde yapılır
Geçinmek: Ruhunu teslim etmek.
Gellaba: Gelin ablanın kısaltılmış yöresel hali. Evdeki büyük gelinler için kullanılan tabir.
Geri: Gerilen iplere çarşafların asılmasıyla oluşan tepesi açık çadır. Ölünün yıkaması esnasında yapılır
İrebiş: Rabianın dönüşmüş yerel versiyonu
Iprık: İbrik, su taşıma kabı
Mahana: Bahanenin yöresel söylenişi
Uşak: Ev ahalisi
Sapma: Kabrin alt yan kısmına kazılan ve cenazenin içine yerleştirilebileceği büyüklükte olan yer.
Sekaltı: Aslı seki altıdır. Hol, evin giriş kısmı
Yinge: Yenge
Zaar: Zahirin dönüşmüş versiyonu. Görünürde belli olan demek zahir. Zaar da sanırsam anlamında kullanılıyor.
Zati: Zatenin yöresel söylenişi
No comments:
Post a Comment