Bir varmış bir yokmuş (Once upon a time), bir zamanlar içinden nehir geçen bir köy varmış. Seksen sekiz köylünün bir kısmı nehrin öteki tarafında diğer bir kısmınında beriki tarafında yaşarmış. Bu köyde birde mutlu mesut yaşan yedi kız kardeş varmış. Bu kız kardeşlerin hepsi birbirinden öyle güzelmiş öyle güzelmiş ki, boğa gibi kuvvetli babaları onları hep sol omuzunda taşırmış. Gün olmuş zaman geçmiş, kız kardeşlerden en büyüğünü amansız bir hastalık yakalamış. Hastalığın şiddetiyle zamanla zayıflamış, bir deri bir kemik kalmış yavrucak. Boğa babası evladının derdine deva bulmak için, arabacıyı çağırıp köyün kendi tarafındaki yakasında ne kadar hane varsa kapı kapı dolaşmış. Nehrin kenarında oturan ünlü hekim koça, bilge balığa ve hatta elinde şifalı bir et olur diye avcıya bile gitmiş ama bir türlü deva bulamamış. Hastalığı iyice ilerleyen kız, artık ışık ne de gülücük saçar olmuş. Birgün diğer kız kardeşleriyle nehre su almaya giden baba hasta kızı evde yalnız bırakmak zorunda kalmış. Uzaktan uzağa hep yedi kızı gözetleyen iri kıyım ayı, bunu fırsat bilip hasta kızı kaçırmış. Boğa babası sudan gelip kızını bulamayınca, diğer kızlarıyla birlikte düşmüş ayının peşine. Düşmüş düşmesine ama yol gittikçe büyük ayıda gitmiş ve bir türlü yakalayamamış. O gün bu gündür yakalanamayan büyük ayının adı "yedi haydut"(1), artık en büyük kardeşleri olmayan kızların adı da kimine göre Peren, kimine göre Pervin, kimine göre de Süreyya ve Ülker olmuş.
Yazık bu kızlara ve babaya, allahın cezası ayı diyenlere işin esasını anlatalım. Olay aslında gökyüzünde, uzay boşluğunda geçiyor. Hikayedeki karakterlerden ise Yedikız kardeş: "Ülker yıldızı", boğa gibi kuvevtli baba: "boğa takımyıldızı", yedi haydutta: "büyük ayı"dır. Bu kız kaçırma olayının esası ise bundan çok evvel (Babiller zamanı), ülkerin yedi yıldızıda net olarak görülebiliyormuş ama şu an yıldızlardan sadece altısını görebildiğimiz için böylebir kaçırılma hikayesi uydurulmuş. Yılın bazı zamanlarında büyük ayı (ursa major), boğaya yaklaşıp uzaklaştığı için, kızı kaçırsa kaçırsa bu kaçırır demişler ve işte dilden dile dolaşan bu mitoloji oluşmuş.
Havaların ülker fırtınası nedeniyle soğuk gittiği bu günlerde (Mayıs 18-22 civarı) ülkerin doğumundan bahsetmek istedim. Ama bu sefer biraz mitolojik biraz bilimsel bir bahis olacak. Olayın bilimsel bahsine gelince son zamanlarda keşfettiğim, astronomi ve uzay üzerine güzel bir site var, Fourmilab. Siteye girenler farkedektir, sitede online akıllı gökevi (interactive planetorium) var. Akıllı gökevine bulunduğunuz şehrin koordinatlarını girdiğinizde gökyüzünde bulunan gezegenleri ve takımyıldızları rahatlıkla gözlemleyebiliyorsunuz.
Tam bu günlerde ülkerin (M45) doğuşunu göstermek için Mayısın 17 ve 23 'ne göre gökyüzü fotoğrafı aldım. Ayın 17'sinde ülker henüz güneşin arkasında iken 23'ünde güneşin önüne doğru gelmiştir. Muhtemelen bir kaç güne kadar, gün doğumu esnasında güneşin kuzeyine doğru net olarak görebiliriz.
Şu altı kız mı yedi kız mı adı herneyse, yazın gece baksam nasıl görünür diyenlerede işte cevabı (2)
Birazda ülkerin güneşe göre olan görüntülerini aldığım sitenin kullanımından bahsedeyim. Gökyüzüne ilgili olup, takımyıldızları ve gezegenleri merak edenler için kısa bir örnek yapalım.
- /www.fourmilab.ch/yoursky/ adresine tıklayalım
- "Observing site" kısmından örneğin Ankaranın enlem (Latitude) ve boylamını (Longtitude) girelim: Latitude: 40 North, Longtitude: 33 east.
- "Make Sky map" e tıklayalım
- Oluşturulan ilk harita kargacık burgacık olduğu için biraz bir iki değişiklik yapalım:"Boundaries" teki tiki kaldıralım, "Image size" 1000 pixel yapalım ve "Font size"ı 0.5 yapalım.
- Örneğin Eğer gece 3 te gökyüzü nasıl olcak diye merak ediyorsanız "Universal time" kısmından örneğin 2017-05-23 00:00:00 yazalım (Türkiye +3 UTC geride olduğu için 0 UTC'ye göre saati yazıyor) (3)
Akıllı gökevine baktığınızda doğan batan yıldızlar, ve gezegenler sizi efkarlandırırsa hiç korkmayın yalnız değilsiniz. Televizyonun ve internetin olmadığı devirde, insanların en büyük eğlencesi, gökyüzündeki açık hava sinemasıydı. Hayal gücününde muhteşem katkısıyla, doğan ve batan her yıldız, tek tek birbirine iliştirilmiş ve sonra şöyle bir bakılmış, acaba bu neye benziyor diye. Demişler ki, iki boynuzu gibi birşeyi var bunun adı boğa (taurus) olsun. Şu altta kollarını açan takımın adı avcı (orion), şu üsttekininki de arabacı (auriga) olsun. Artık ster boğayı, taşısın ister yedi kızı demişler. İşte al sana 88 takımyıldızının (constellation) ve yunan mitolojisinin çıkış hikayesi.
Aa dostlar kör olasıca herif kaçırdı gül gibi kızı diye bağırmadan önce, dur bir dinle teyze! Aslında olay yukarda bir yerde geçiyor. Ayrıca, laf aramızda kalsın köylülerin dediğine göre kızında ayıda gönlü varmış, kendi kaçmış diyorlar. Ayı kızı istemiş babası vermeyince sevdasından yataklara düşmüş diyorlar. Baba nehre suya gidince kız bunu fırsat bilmiş kendi kaçmış diyorlar. Ben dedikoduyu sevmem ama, inan 88 köylünün dilinde bunlar vallahi!
Kaynak