Tuesday, July 18, 2017

AKIL YIKAMA


"Ne kadar aptalca olsa da fikirlerini tekrar et"
"Karşındakinin son kelimelerini ve beden dilini taklit et"
"Mürit kazanmak için sürekli tekrar eden kısa ezgiler kullan"
"Yeterli uyku uyumasını önle"
"Yeni müridi grup içinde, eleşritiye maruz bırak"
"Bu cemaatin dışındaki dünya korkutucu bir çok günahla dolu, de ve hemen sevgi bombardımanına tut "
"Dini lider Allahın hatasız bir habercisi, bir dostudur ve biz gibi günahkar kulların olamayacağı kadar Allaha yakındır. Bizim her yaptığımız dini liderimize malum olur. Allah tarafından kendisine verilen bir lutufla geleceği bilir."[1]

Sonra arada bir konuşmalarına düşünmeyi öldüren beylik laflar ekle
-Herşey çok güzel
-Allahın bilinmeyen yolları vardır
-Bizler günahkarız [2]
-Koskoca hoca bilmeyecek te sen mi bileceksin!

Ve yeni müritlerin koşar adım akın akın gelsin cemaatine, grubuna. Eğer bir cemaat kurmak istemiyor ve sadece bir kişinin beynini yıkayıp sulandırmak istiyorsan da aşağıdaki adımlar tam sana göre!

Şimdi senden tacizci diye bahsedeceğim lütfen alınma! Ee bir nevi taciz canım seninkide! Psikolojik olarak insanı parçalara ayırıp un ufak ediyorsun. Sana başka bir takma ad bulamadım ne yazık ki. Beynini yıkamak istediğin kişiyide kurban olarak anacağım. Kısa bir birgilendirmeden sonra haydi bakalım beyin yıkamaya!

Tacizci normalde insani olarak nitelendirebileceğimiz duygulardan yoksundur, dolayısıyla hissetmez. Muhtemelen çocukluk yıllarında yaşadığı suistimaller ya da akli dengesizlik , erken yaşlarda duygularından kopmasına neden olur.[3] Peki nasıl sosyal ilişkilerini hissetmeden yürütür? Bunun cevabı, insanların davranışlarını gözlemleyip bu davranışları doğru biçimde taklit ederek. Bu yolla karşısındakini istediği gibi yönlendirip yoğurabilir. Olaylar karşısında normal bir insan gibi duygu durumu yaşamadığı için, yaptıklarından suçluluk durmaz. Çünkü suçluluk duygusuna sahip değildir![4] Muhtemelen bu sebeple tacizci, yaptıklarının sorumluluğunu almaz ya da karşısındakini suistimal ettiğini kabul etmez. Kurbanın, onun davranışları karşısında sergilediğin korku, gözyaşı vs.'yi tacizci sadece, kurbanın kendisini  manipüle etmek için kullandığın araçlar olarak kabul eder ve tabiki bunu yemez!

Peki bu Taciz sürecinin adımları nedir dersen işte, Robert J. Lifton'dan birkaç adımda "Beyin yıkama süreci " [6]


1. Kimliğe saldırı (Assault on identity)
Tacizci kurbanın kimliğine, benliğine saldırarak onu yıkmaya,  parçalamaya başlar ve kendi kişiliğinden şüphe duymasını sağlar. Örnek saldırılar:
- Parayı tutma konusunda iyi değilsin!
- Dini yönün zayıf!

2. Suçluluk (Guilt)
Sürekli yaşanan tartışmalar ve tacizcinin hoşnutsuzluğu (muhtemelen tacizci bunuda uydurmaktadır) kurbanda suçluluk ve utanma duygusu yaratır. Bunun sonucu olarak kendisinin bir cezayı hak ettiğini düşünür.

3. Kendi kendine ihanet (Self-Betrayal)
Kurban, ailesinin ve arkadaş çevresinin ne kadar değersiz olduğunu düşünmeye zorlanırsa bu, kurbanın kimliğini tamamen parçalar ve suçluluk duygusunu güçlendirir. Ayrıca ait olduğu geçmişinden koparır ve oluşacak yeni kişiliği için zemin hazırlar.

4. Kırılma noktası (Breaking Point)
Depresyon, ani ağlamalar, sinir krizleri, panik atak, yoğun bir korku ya da ölüm korkusu, bunların hepsi kurbanın kırılma noktasına ulaştığında sergilediği semptomlardır. Kurban "ben kimim" algısını bilinçsizce kaybetmeye başlar "kendi kendinin tamamen yok olması" korkusunu yaşar.

5. Hoşgörü (Leniency)
Kurban bu kırılmayı artık taşıyamaz duruma gelince tacizci çok küçük bir ilgi ve hoşgörü göstererek kurbanın kendisine sonsuz şükran (gratitude) duymasını sağlar. Ardından işkenceye devam ve ardından tekrar hoşgörü. Kısır bir döngü ile kurbanın düşünce sistemini felç eder.

6. İtirafa zorlama (The compulsion to confess)
Tam kırılma nıktasına ulaşmışken sunulan hoşgörününde bir bedeli mevcut olup bu da, kurbanın kesinlikle tacizcisinin tam da  dediği gibi bir kişi olduğunu itiraf etmesinden geçer.
-Evet haklısın paradan anlamıyorum, bütün maaşım senin
-Evet dini yönüm zayıf, kendimi dine adıyorum
-Evet kültürsüz cahil biriyim. benden birşey olmaz

7. Suçluluğun yönlendirilmesi (The channeling of guilt)
Kurbanın sonsuz suçluluk ve utanç duygusu,  kendi kimliğine yapılan saldırılarla ve mesnetsiz suçlamalarla birleşince kurbanda kafa karışıklığı meydana gelir. Artık kurban, "Herşeyi yanlış yaptığının" yoğun duygusu altında ezilir. Tam bu aşamada tacizci, kurbanını istediği düşünce ve doğrultuda yönlendirir ve bu gidişat kurbanda, "bu zamana kadar öğrendiği herşeyin yanlışmış" "Hayatımın şuan gittiği yön doğru" duygusu oluşur.

8. Yeniden eğitim: Mantıklıca iki paralık etme (Reedeucation: Logical dishonoring)
Kurban, tamamen işe yaramaz biri olduğunu kabul eder ve bunun eski yaşamı ve bilgileri yüzünden olduğuna inanır. Bunun sonucu olarak önceden sahip olduğu ve değer verdiği öğretilerin yanlış olduğuna karar verir ve bunu tacizcisiyle paylaşır ve artık bütün eski fikirlerinden ve değerlerinden kurtulmak istediğini söyler. Bu, kurbanın kendi benliği tamamen inkar  etmesine neden olur ve tacizcisi tarafından hazırlanan yeni kişiliği kabul etmesini sağlar.

9. İlerleme ve Uyum (Progress and harmony)
Kurban kendini özkimliğinden sıyırıp tamamen eski öğretilerinden boşaltınca içinde bir boşluk oluşur ve vakum gibi tacizcinin iyi/kötü doğru/yanlış ve fikirlerini ve ya yeni ideolojiyi  içine çeker. Bunun karşılığı olarak kurbana uygulanan acı ve cezalar azalır.  Yeni ideoloji kurbana tanıtılır ve  bu sırada tacizci açık ve gizli olarak eski fikirlerin ne kadar yanlış ve günah dolu olduğunu, buna rağmen yeni ideolojinin ne kadar mükemmel olduğunu vurgular.

10. Son itiraf ve yeniden doğum ( Final confession and rebirth)
Eski fikirlerin ait olduğu geçmişin sonsuz acısı ve günahı ile yeni ideolojinin sunduğun geleceğin tozpempe pırıltısı arasındaki derin fark, kurbanın geçmişe olan son bağlarınıda koparmasını ve yeni ideolojinin kabuğuna tamamen bürünmesini sağlar.  Bu bazen kendini dini bir ritüelle pekiştirilir. Örneğin Kurban yeni ideolojiyi bütün benliğiyle kabul ettiğini cemaatine ilan eder ya da liderine tamamen bağlı kalacağına yemin eder. Ya da törenle birlikte bazı sembolik objelerin öpülmesi ile yeni  doğum pekiştirilir. [3,4,5,6]

Doğdu da ne doğdu dersen, ismi cismi farklı olmasına rağmen aklı tacizcisinin aklı olan bir varlık doğdu. Düşünmeyen, sorgulamayan, kendisine verileni sorgusuz sualsiz yapan, sapa sağlam bir bağile grubuna bağlı olan, pür-i pak bir inançla yeni ideolojisine inanan bir varlık kaldı. Peki bu sana tanıdık geldi mi? 

Düşünme ve akıldan sıyrıldıktan sonra geriye ne kalır, Allah ne demiş gel en son buna bakalım

“Onların çoğu zanna (temelsiz inançlara, peşin hükümlere) dayanırlar. Halbuki zan, hakikat karşısında hiçbir şey ifade etmez.” (Necm 28)

"Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi ona iyi kulak verin. Sizin Allah’tan başka taptıklarınız bir sinek dahi yaratamazlar, hepsi bunun için toplansalar bile. Eğer sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan kurtaramazlar. İsteyen de âciz, istenen de." (Hac 73)

"Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir" (Araf 179)
Referanslar
1. "Top 10 Brainwashing Techniques, GEORGE EDWARDS APRIL 29, 2016" http://listverse.com/2016/04/29/top-10-brainwashing-and-mind-control-techniques/
2. "What is a Thought-Terminating Cliche? posted by John Spacey, July 07, 2016" http://simplicable.com/new/thought-terminating-cliche
3. " How Your Abuser Brainwashed You " http://verbalabusejournals.com/about-abuse/brainwashing-intelligence/brainwashing-steps/
4. "How Did You Brainwash Me? "https://www.healthyplace.com/blogs/verbalabuseinrelationships/2012/06/brainwashing-abusive-relationships/
5. Sandra L. Brown, M.A. "Women Who Love Psychopaths"
6. Robert Jay Lifton, "Thought Reform and the Psychology of Totalism", W.W. Norton & Co., Inc., 1963

Monday, July 10, 2017

KUNDAKLA KEFEN


Kundakla Kefen arasında ne çok benzerlik var! İkiside yeni dünyaların başlangıcında giydirilir. Hem cenaze hem de bebek, geldikleri dünyanın acemileri olduklarından mıdır bilinmez, sıkıca sarıldıktan sonra yatırılırlar beşiklerine. Birini annesi tahtadan beşikte sallar,  ötekini dünya topraktan beşikte!

Sonra birde bebekle cenaze arasında şöyle bir benzerlik var.  Doğumdan aylar önce başlar aile efradı yelek, battaniye örmeye, bebeğin kıyafetlerini ve odasını hazırlamaya. Cenaze için de önceden göçüp gidenler diğer tarafta hazırlık yapıyor olmasın, kim bilir? Belki bundandır, önceden rahmetli olan eş dostun ölüme yakın rüyaya girmesi ve kendi aleminde bir hazırlık telaşına düşmesi. Belki sınırın diğer tarafındakilerde seviniyorlardır, yakınımız ahbabımız gelecek bu taraf şenlenecek diye!

Diğer bir benzerlik de rüya ve ölüm arasında. Einstein ne doğru demiş zaman göreceli bir kavram diye. Aynı zamanda zaman, hem değişken hem de güvenilmez. Genç iken başka, yaşlı iken başka bir hızda akar. Mesela uyandığında, görüdüğün rüyanın saatlerce sürdüğüne kesin kez emin olabilirsin hatta bundan romanlar çıkarabilirsin ama  rüya gördüğün süre toru topu 20, 30 saniyeyi geçmez. Şaşırtıcı değil mi? Şimdi bir üst katmana çıkıp günlük hayata dönelim. Örneğin son verilere göre Türkiyede ortalama yaşam süresi yaklaşık 75 sene. Bu dünyayı ahiretin bir uyku hali gibi ele alalım. Bir ayettede Allah, ölen kişilere sorar "Dünyada ne kadar kalnız diye" ve cevap verirler "bir gün ya da bir günün bir kısmı kadar kaldık" derler ve Allah "Çok az bir zaman kaldınız, keşke bilmiş olsaydınız" der (Müminun 112,113,114). Yani neredeyse 75 sene yaklaşık olarak 1 tam ahiret gününe ya da bir kısmına tekabül ediyor. Çok ilginç değil mi? Kimse rüyası için uğraşmaz sabah kalkınca unutur gider. Ya gerçekten uyanınca benzer bir duyguyu bu dünya içinde hissedecek olursak?

Bence bu katmanlara göre zaman kavramı Başlangıç (Inception) filminde çok güzel ele alınmış. Şöyleki, her bir rüya katmanına girdiğinde süre, önceki katmana göre 20 kat uzuyor. Eğer İlk katmanın 1 saniye harcamışsan bu ikinci katman 20 saniyeye ve üçüncü katman 400 saniyeye tekabül ediyor. Buna göre, diğer dünya, bu dünya ve rüya dünyasını iç içe geçmiş katmanlar olarak düşünürsek, bu katmanların da birbirine göre olan zaman oranı nasıl olurdu acaba? Haydi yapalım:

Bir insan  günde ortalama 8 saat uyur ve bir rüyanında ortalama süresi ise 20 saniyedir. Dedik ya zaman göreceli ee o zaman bu 20 rüya saniyesini 8 dünya saatine eşitleyelim. O zaman örneğin, 75 dünya yılı uyuyacak olursak bu da yaklaşık olarak 23 rüya saate yani yaklaşık 1 rüya güne denk gelir. Bu sefer ahiret gününün bu dünyaya olan oranına geçelim.  Ayete göre (Muminun 112,113)  dünyada harcanan ömür, ahiret zamanının yaklaşık bir güne tekabül ediyor. Yani yine ortalama 75 dünya yılından gidersek bunun aşağı yukarı 1 ahiret gününe denk geldiğini söyleyebiliriz. Dolayısısyla hem 1 rüya günü hem de 1 ahiret günü yaklaşık olarak 75 dünya yılına tekabül ediyor.

1 rüya günü= 75 dünya yılı= 1 Ahiret günü  (Eşitlik 1)

En uzun süre dünyada olduğu için acaba bu sıralamada en alt katmanı dünya mı? Neden derseniz filmde de rüya katmanlarında ilerledikçe süre uzuyor. Yani en derin rüyada en uzun süre yaşanıyor. Yoksa hepimiz çok derin bir uykuda mıyız?

Ayrıca, eşitlik 1'e göre 1 rüya günü yaklaşık 1 ahiret gününe eşit. Buna göre acaba rüya diye gittiğimiz yer sınırın diğer tarafı mı? Yoksa her gece ölüp ölüp tekrar diriliyoruz da haberimiz mi yok?

Bu sorular sürüp gider. Dolayısıyla bütün bu benzetmelerin, hesaplamarın özü, yani uzun lafın kısası şu. "Başlangıç" (inception) filmini izlemek lazımmış.

EMİR ALLAHIN!


-Gııız goş git yingengile habar it, çabuk gelsinler hele! diye bağırdı gellaba
Sekaltında Yasin okuyan İrebiş, hemen kalktı ve ebesinin evine koşar adım gitti.
-Ebeee, Yingeee, tak tak tak!  Acele bize gelin, anam çağırdı.
-Vakti geldi dimek! Boşuna düşümde deve kervanı görmediydim zaar! dedi ebe

Üç gündür artarak devam eden kalabalık, üzerlerine ölü toğrağı atılmış, ağır aksak hareket eden mezar taşları gibiydi. Ali emminin sekarat haline girmesi, fısır fısır konuşmaları artırmış, hastanın nefesini dinleyenler iyice çoğalmıştı.
-Bu dünyayla alakayı kesmiş!
-Abov abov yatıyor iradesiz.
-Yönünü öte dünyaya dönmüş.

Uzun süredir hasta olan Alemmi (Ali emmi) ikindinden sonra sekarat haline girmişti. Nasıl mı anladık girdiğini? Artık etrafında eşi dostu yoktu da, görünmeyen bir kalabalık vardı. Onlara söylenip ağladı, nasihat etti, sonra yavaş yavaş gözlerini evin tavanına dikti. Sanki gerçekten bir iğne iplikle gözlerini birileri tavana dikip oraya sabitlemişti. Sınırın bu tarafında kalan bedenine ne olursa olsundu artık. Kesseler ruhu duymaz derler ya, ruhu durmuyordu. Sadece bedene bağlandığı ipleri birer birer koparıp uçma telaşına girmişti sanki. İpleride önce ayaklardan koparmaya başladı ve Alemminin ayakları buz gibi oldu. Bedenden kopan ip sayısı arttıkça yavaş yavaş bu soğuk üste doğru yayıldı. En nihayetinde son nefes boğazda bir hırıltıya dönüştü ve "üf " der gibi birazda güler gibi nefes verdi ve geçindi.

Emmi ruhunu teslim edince, kalabalığın üzerindeki ölü toprağıda silkelendi ve bir koşuşturmaca başladı gitsin. Artık oraya buraya çarpa çarpa yürüyen ve konuşan mezar taşlarına dönüşmüştü hepsi. İlk mezar taşı zora kötek, homurdana homurdana çıkardı cümleleri kovuğundan.
-Emir allahın Gellaba!
Hepsi bunu beklermiş gibi ağızlarından dökülüverdi kelimeler.
-Rahmetli, güler gibi gitti sanki,
-Emir Allahın!
-Mubarek günlerde geçindi!
-Emir Allahın!
-Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun!

Bu kısa Emir Allahınlar artık uzadı ve iş, yakınlarda Emminin ölümüne işaret eden rüyaları anlatmaya geldi. İlk olarak, komşu kadın başladını dün gece gördüğü rüyasını anlatmaya.
-Gellaba dün gece düşümde rahmetli beyimi gördüm, kapının eşiğinde oturuyordu. Ne yapıyorsun dedim, eve misafir gelecekte, anam evi cılalıyor, onu bekliyorum dediydi.

Bu sefer emmoğlu başladı anlatmaya
-Dün rüyamda rahmetli anam, göç yükletmeye geldik dediydi. Aliyi göçürmeye gelmiş dimek!

Aliemminin ölümü, diğer taraftakileride bir telaşa sevketmiş olcak ki onlarda kendi alemlerinde başlamışlardı yeni gelecek misafir için hazırlığa. Telaşları birer ikişer bu taraftakilere malum olmuş, rüyalar, yorumlar, dualar kar topu gibi büyüdükçe büyümüş ve her yeni gelenle birlikte rüyasına rüya, duasına dua katmıştı.

Evin için dolduran mezar taşları, eski ölümlerden de zihinlerinde kalan garip hatırları Alemminin ölümüne katarak harmanlıyor, yeni cenazeler için kafalarda hazırlık yapıyordu. Ağızlar bire taş kovuğuna dönüştüğü için içinden çıkan kelimelerde havada asılı kalıyordu sanki. Biri uzansa harfleri tek tek ipe mandallayabilir, bunlardan anlamlı anlamsız bir sürü cümle oluşturabilirdi. Eee bir taştan çıkan cümlede havada yüzecek değil ya, olsa olsa ele gelen, çamaşır gibi mandallanan birşey olurdu.

Emmi öbür dünyaya uçmuştu uçmasına da, vakit ikindini geçtiği için defin ertesi güne kalmıştı. Nedendir bilinmez ama adettendir, gece ölü defnedilmez. Mazallah mezar açayım derken yerin dibine giden uğursuz bir kapı aralanır da, defin için gelenleride yutuverir diye heralde.

Evin içindeki hareketli mezar taşları mırıl mırıl konuşmaya, dua etmeye başlamıştı bile.
-Bismillahirrahmanirrahiiim. Elhamdulillahii rabbil alemiiiin.
-Rahmetli ne güzel gitti, gidecee yeri gördü sanki
-Errahmanirrahiiiim
- Sağlığında bir Allahın kulunu incitmemiştir
- Maliki yevmiddiiiiiiin
- Ailesine iyi bir baba, iyi bir ata oldu,
- İyyakenağbuduu ve iyyakenesdaiiin
- Boyu devrilesice, devrildi gitti zaati!
-İhtinassratalmustakiiiiiiim
-Başı yerde evinden işine, işinden evine giderdi
-Sratallezine enamte aleyhim
-İşin aslına erdi gari
-Gayrilmagzubi alyhim velazzaaaaliiiiiin

Dualar okundukça rahmetlinin arkasından konuşulanlar da duanın arasına sarılır ve bir "üf" le cenazenin üzerine serilirdi. Sonra yeniden duaya başlanır, konuşmalar yine, okunan ayetlerin arasına karışır. Sadakallahulazime kadar karışa aşureye dönen dua, yine bir "üf"le rahmetliye ikram edilirdi.

Ertesi gün, hoca efendi emminin vefatını çevreye ilan etmek için çıktı minareye
-Esaaalaa tuesaala mun aleyk
-Aleyke yaa seyyidena....
-Cenaze merhum, hacı mahallesinden ahmet oğlu ali, cenaze öğle namazına müteakip merkez camiinden kaldırılaracaktır. Allah rahmet eylesin

Ölmekle bu dünyadan kurtuldun diye kim demiş daha sela verilecek, kefenlenecek, gömülecek, cüzler okunacak, taziyeler kabul edilecek, kırklar çıkacak... cek.. cak.. Sonu gelmeyen hazırlıklar, ölümün bile sonlandıramadığı bir telaş bu tarafta sürer gider.

Avluya taşan kalabalık, ocak yakıp kazanla su kaynattı. Son kez bir yıkayıp paklamak, birde guslünü aldırmak için emmiyi avludaki gerinin içine getirdiler. Hoca efendi emmiyi kefenledi tütsüledi hazırladı sal yolculuğuna.

Emmi Sal tahtasına kondu ve kelimei tevhidli yeşil bir örtüyle örtüldü. Sal taşıyıcılar evin uşağına seslendi
-Hakkınızı helal edin, uğurlar olsun
Emmi, mezar taşları üzerinde elden ele yüzerek camiye, musalla taşına ulaştırıldı.
İmam efendi başladı anlatmaya
-Cemaatı müsliimin bu dünya geçicidir... Aliemmiyi öbür tarafa uğurlamak, ona olan son borcumuz, cenaze namazını ifa etmek için toplandık...Aliemmi iyi insandı, sağlığında camiye hep devam ederdi... Şöyleydi... Böyleydi...Haydi cenaze namazına Allaaahuekber!

Namazın en ilginç tarafı dört tekbir getirilerek kılınması. Doğdum Allahuekber, reşitim Allahuekber, kamilim Allahuekber, rahmetliyim Allahuekber.

İmamefendi cemaatten üçkez hellallık istedi.
-"Aliemmiye olan haklarınızı helal ettiniz mi,
-Helal olsun" .
Cenaze musalladan alındı yine elden ele yüzerek bu sefer son durağa, kabre getirildi.

Kazıla kazıla derinleştirilen kabir, sanki ölü uyanıp kaçacakmış gibi, bir de alt yana doğru kazılıp sapması yapılır. Maksat ölüyü buraya yerleştirip sabitlemek. Ölü yerleştirildikten sonra, kalkması hiç mukabil olmasın diye üzeri bir de kerpiçle örtülür ve açık yerlerine ot basılır. Bunun bir sebebide cenazeyi üzerine atılacak topraktan korumaktır. Nasıl bir ikilem bu, hem toprağa gömüp hem toğrağın değmesini istememek, hem öldüğünü bilmek hemde öldüğüne inanmamak gibi birşey. Yani anlayacağın Aliemmi, burdan çıkış yok! Bir delik bile bırakmadan örttüler kabrini!

Ölü kabre yerleştirildikten sonra, başlar büyükler toprak atmaya
-Hadi bismillah, ya Allah
Bir iki toprak atan kenara çekilir ve genç olanlar toprağı mezara doldurur. Minik bir tepeciğe dönen mezarda Alemminin yattığı belli olsun diye baş ve ayakucuna birer kerpiç konur ve toprak ıprıkla sulanır.

Gömülmenin sonuna doğru imam Yasinden ayetler, Tekasur, İhlas, Felak, Nas surelerini, Bakara suresinin ilk beş ayetini ve Fatihayı okur. Devamında İmam efendi ile cenaze yakınları, mezar başında daire oluştururlar ve imam dalkın (telkin) verir.  Annesinin adıyla Alieemiye seslenir

-Ayşe oğlu Ali, söylediklerimi tekrar et!
-Tamam imamefendi
-Verdiğin sözü hatırla
-Neydi o söz imamefendi

Hoca Kelimei şehadet getirerek kabirde, en sık sorulan sorulara geçer

-Rabbin kim, Allah
-Kitabın ne, Kuran
-Peygamberin kim? Hz. Muhammed a.s
Bunları bir güzelce hatırlatır Aliemmiye. El fatiha denip mezarın başından ayrılınır. Mezarlığın dışına gelince tekrar bir daha Fatiha okunur, ve taziyeye gelemeyecekler orada"Emir Allahın" ya da"El hükmü lillah"  deyip ayrılırlar.

Defin işlemi tamamlanıp dualarda yapılınca taziye için, elde boş bir sal ile, cenaze evinin yolu tutulur.
Taziye evine gelenler biliyorsa kurandan bazı ayetler okur ve "Emir Allahın" deyip kalkarlar. Bilmiyorsada kimi "Allah iman kuran nasip etsin" der kimiside "Ölüm geldi cihana, baş ağrısı mahana (bahane)" deyip çeker gider.


Eğelim Bükelim Ayfer

Düş: Rüya
Deve kervanı: Yerelinanışta rüyada görülen deve kervanı azraile işarettir.
Dalkın: Telkinin yöresel söylenişi. Ölüye temel dini bilgilerin hatırlatılması şeklinde yapılır
Geçinmek: Ruhunu teslim etmek.
Gellaba: Gelin ablanın kısaltılmış yöresel hali. Evdeki büyük gelinler için kullanılan tabir.
Geri: Gerilen iplere çarşafların asılmasıyla oluşan tepesi açık çadır. Ölünün yıkaması esnasında yapılır
İrebiş: Rabianın dönüşmüş yerel versiyonu
Iprık: İbrik, su taşıma kabı
Mahana: Bahanenin yöresel söylenişi
Uşak: Ev ahalisi
Sapma: Kabrin alt yan kısmına kazılan ve cenazenin içine yerleştirilebileceği büyüklükte olan yer.
Sekaltı: Aslı seki altıdır. Hol, evin giriş kısmı
Yinge: Yenge
Zaar: Zahirin dönüşmüş versiyonu. Görünürde belli olan demek zahir. Zaar da sanırsam anlamında kullanılıyor.
Zati: Zatenin yöresel söylenişi

Saturday, July 8, 2017

VIZZIK


Güzel Türkçemizde aslının, vızık yani "sivrisinek" olduğunu düşündüğüm bir kelimedir vızzık.

Durmadan boş boş konuşuyor musun, milletin işine gücüne olur olmadık yerde burnunu mu sokuyorsun, boş gezenin boş kalfası mısın? Helal sana, sen tam bir vızzıksın!




Örneğin yeni bir ortama girdin ve toplumun kalbur altı, boş beleş kısmından sıyrılıp kalbur üstüyle sohbet etmek istiyorsun. Ama bir türlü bilemiyorsun ki kim vızzık kim değil. Kimsenin alnında da yazmıyor ne olduğu. Oraya basma kaya var buraya basma kuyu var derken, bazen vızzığın birine saplanır kalırsın. Bunu fırsat bilen vızzık, konuştukça konuşur seni, senle alakası olmayan olay yumağının içine sarar. Aslında vızzıkk tam bir bataklıktır. Kurtulmak için hı hı..,  evet'lerle geçiştirdiğin monoloğu, vızzık ne yazık ki tam bir diyalog sanır ve seni bataklık gibi içine çeker. Kurtulayım diye debelenirken kelimeler çamurunun içine gömülüp gidersin. Bitmek bilmeyen, ipe sapa gelmez hikayeler, anlamsız dert yanmalar, tanımadığın insanlarlarla alakalı uçsuz bucaksız bilgiler, dedikodular sana akar akar akaar!
O an Ahh yeter artık.
-Vızzık suuus.
-Ferek seni,
-Yeter yinli,
-Yıldın yine
-Yil önü!
Demek istersin ama diyemezsin. Çünkü sen sosyal ortamın bir parçasısın. İnsanlara düzgün davranmak istiyorsun. Ee birde bunu söylersen pişman olursun. Ne yapacaksın, işte bunun çaresi "Viztan 3.2.0" "Vızzık Tanıma gözlüğü" Kullanımıda çok basit.

Yeni bir sosyal ortama girmeden önce vızzık tanıma gözlüğünü gözüne takıyorsun. Sen herkese hızla bir göz atarken "Viztan" senin için ortama saklanan vızzıkları bulup kırmızıyla işaretler. Eğer vızzığın birine yaklaşacak olursan gözlük, sadece senin görebileceğin bir kızmızı alarm vererek seni uyarır. Eğer sohbet edeceğin kişiyle ilgili "Viztan", herhangi bir alarm vermiyorsa, iç huzuruyla sosyal kaynaşmanı gerçekleştirebilirsin.

Bu gözlüğün birde vızzık savıcı özelliği mevcut, nasıl mı? Örneğin, vızzığın biri usulca çaktırmadan yanına doğru yaklaşıyor. Tam sohbet açamaya yeltenirken gözlük, sap kısmının ön tarafında bulunan küçük açıklıklardan, çaprazlamasına birer bant fırlatıp vızzığın ağzını senin için kapatıyor. Ve o daha ne olduğunu anlamadan, lafı ağzına tıkayıp bir güzelde bantlamış oluyorsun. E daha ne olsun!

Viztan 3.2.0
Bakkallarda, marketlerde heryerde.Alıp gönül rahatlığıyla kullanabilir vızzıkları kolaylıkla savuşturabilirsin.

Eğer "Viztan 3.2.0" serimizden memnun kalırsan bir sonraki "Burtan 4.09" serimizlede tanışabilirsin. Bu seride ise, "Burtan" sosyal ortamda kaynaşmak isteyip de bir türlü tespit edemediğin kalburun üstünün üstü kişileri senin için işaretler. Sosyal kaynaşmanı hızlandırmak içinde, günün saati ve ortamın moduna göre çok düşük frekanslarda bir müzik çalar. Ortamı senin için hazırlayarak sohbetin kıvama gelmesini sağlar. Bir Bürtan almadan sakın sosyal kaynaşma yaşama!
***
Bu yazımı vızzıklarla hep bir şekilde başı dertte olan sevgili kardeşime armağan etmek istiyorum.

Eğelim Bükelim Ayfer:

Vızzık: Tanımlaması için lütfen üstteki yazıya bakın
Yinli: Hafif, basit, yılık
Öneze: Normalde söylenişi nazal "n"ile olup "öğenze" gibidir. Haddini bilmeyen insan
Ferek: Vızzığın ileri versiyonudur. Kızdığında "vay vızzık vay",  "vay ferek vay" denir.
Gıı:Konuşmada seslenme, kız kelimesiden türeye türeye gııı olmuştur
Yılık: Hayrına çok gülene, çok konuşana denir. "Hay yılık dur, bir yılma" şeklinde